Kadınlar Hayatın Neresinde

Kadın ve erkek ne kadar eşit?


Bu yazı bazılarına biraz sıkıcı gelebilir lakin sonuna kadar okunmalı eklediklerim oldu yada düzeltmeler yaptım şunu bilmenizi isterimki bunlar tamamen gerçek.
   
Konu Başlıkları 

  - Ülkemiz'de kadınlar boşanmak için ölüyor

  - Basında çalışan ve haber olan kadınlar  - Medya kadınları 'daha az görüyor
  - Latin Amerika'ya övgü  - Çiş yapma hakkı
  - Toplu çiş eylemi tehdidi  - Cinsiyet eşitliği için mücadele eden 10 erkek
  - Boşanma utanç ve namus sorunu  - Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu

  - Kadın cinayetleri politiktir




Metodoloji

Küresel cinsiyet eşitliği endeksini oluşturabilmek için Dünya Ekonomik Forumu onlarca veri setini inceliyor. Bu veri setleri kadınların ekonomik hayata katılımından fırsat eşitliğine, eğitimden sağlık hizmetlerine ve siyasi hayata katılıma kadar uzanıyor.
Sıralama ise her ülkenin kendi şartları içerisinde kadın ve erkek arasındaki eşitsizliklerin büyüklüğüne göre yapılıyor. Böylece zengin ve fakir ülkeler adil bir şekilde kıyaslanmış oluyor.
Bu yılki raporda 145 ülke incelendi.
Ücret eşitsizliği verileri ise Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı'ndan (OECD). Her ülke için mevcut en güncel veriler kullanıldı. Tarihler 2010 ila 2013 arasında değişim gösteriyor.
OECD, kadın ve erkek arasındaki ücret kıyaslamasını her bir cinsiyetin ülkede aldığı maaşların medyanını alarak ortaya koyuyor. Sadece tam zamanlı çalışanların aldığı ücretler dikkate alınıyor.
Üniversite mezunu kadınların oranına dair veriler ise UNESCO İstatistik Enstitüsü'nden.

Basında çalışan ve haber olan kadınlar

Dünya basınında duyulan, görülen ya da haklarında haber yapılan kişilerin sadece dörtte biri kadın.
500 basın kuruluşunda yapılan ankete göre ise kadrolu gazetecilerin sadece üçte biri kadın.
Geleneksel haber kaynaklarını kadınlardan çok erkekler kullanıyor, ancak sosyal medyada, küresel ölçekte kadınlar daha aktif.
Küresel Medya İzleme Projesi (GMMP) 2015 yılı raporunda, kadınların haber medyasında erkeklerden daha az görünür olduğunu ortaya koydu.
Araştırmaya göre haberlerin yalnızca yüzde 24'ünde kadınların sesi duyuluyor.
GMMP'de görevli Dr. Sarah Macharia, projenin başladığı 20 yıldan bu yana kadınların medyadaki görünürlüğü konusunda çok büyük bir gelişme yaşanmadığını da söylüyor.
Macharia, cinsiyetler arası eşitliğin sağlanması için "En az 25 yıl geçmesi gerektiği" görüşünde.

Medya kadınları 'daha az görüyor

Macharia, "1995'te televizyonda röportaj yapılanların ve habere konu olanların yüzde 17'si kadındı. Bugün bu oran yüzde 24" dedi.
Rapor, dijital medyada da benzer bir cinsiyet ayrımı yapıldığını öne sürüyor. İnternette yayınlanan haberlerin ve dünya genelinde atılan tweetlerin ise dörtte biri kadınlarla ilgili.
Haber medyasında cinsiyet eşitliği yalnızca bazı alanlarda sağlanıyor. Kadınlara, siyasetle ilgili haberler yerine daha çok bilim ve sağlık haberlerinde yer veriliyor.
Bölgelere ve kıtalara göre de eşitlik oranları değişiklik gösteriyor. Kadınlar, Orta Doğu'ya göre Kuzey Amerika'da daha görünür.
Rapora göre Türkiye'de haber medyasında görev alanların yüzde 19'u kadın. Kadın muhabirlerin oranı yüzde 17, kadın sunucuların oranı da yüzde 65.

Latin Amerika'ya övgü

Raporda Latin Amerika medyası, kadın muhabir ve sunucu sayısını arttırdığı için methediliyor. Latin Amerika'da 2000 yılında kadın sunucu ve muhabir oranı yüzde 28'di. Bu oran 15 yılın ardından yüzde 43'e çıktı.
Macharia, bu değişimin kültürel nedenleri olduğunu söylüyor: "Bu bölge, hükümette kadın liderlerin en yüksek olduğu bölge ve canlı feminist hareketler var."
Kuzey Amerika'da ise tam tersine medyada çalışan kadınların oranı giderek düşüyor. ABD ve Kanada'da kadın muhabirler ve sunucuların sayısı 2005'te yüzde 48 iken, bugün bu oran yüzde 38'e düştü.
Raporda, Amerika'daki gazeteler arasındaki toplu işten çıkarmaların en çok katıları etkilediği ve internet medyasının da erkek egemen hale dönüştüğü belirtiliyor.
GMMP'ye göre dünya genelinde kadın muhabirlerin oranı yüzde 37, bu rakam da 10 yıl öncesiyle aynı. Bu durum, dünyadaki haber merkezlerinde eşitliğin sağlanması için daha çok yol kat edilmesi gerektiğine işaret ediyor.

Hintli kadınların kampanyası: Çiş yapma hakkı

Hindistan'da güvenli ve ücretsiz tuvalet hizmeti büyük bir sorun. Özellikle de kadınlar için.
Hindistan'da evlerin yarısında tuvalet yok. Ayrıca uzun saatler sokakta çalışan çok sayıda kadın var.
Erkekler umumi tuvaletlerdeki pisuarları kullanmak için para ödemiyor.
Kadınlar ise pisuar kullanmadıklarından, zaten sınırlı sayıda olan umumi tuvaletlerde ücret ödemek zorunda.
Hindistan'ın finans merkezi konumundaki başkenti Mumbai'de bu durumda olan 5,7 milyon kadın bulunduğu bildiriliyor.
2012'de başlayan "çiş yapma hakkı" isimli kampanyanın Mumbai'deki lideri Mümtaz Shaikh bu sorunu gündeme taşıyan aktivistlerden.
19 Kasım BM Dünya Tuvalet Günü'nde BBC'nin 100 Kadın Sezonu çerçevesinde konuştuğumuz Shaikh, tuvalet ihtiyacı nedeniyle kadınların güvenliğinin tehlikeye girdiğini anlatıyor.
Shaikh "Kadınlar tuvalet yapmak için tren raylarına ya da tarlalara gidiyor. Ancak bu güvenli değil çünkü bu kadınlar tecavüze uğruyor" diyor.
"Çiş yapma hakkı, kadınlar için ücretsiz ve güvenli tuvaletler yapılmasını talep eden bir kampanya. Kadınlar da erkekler gibi günde 12-14 saat dışarda çalışıyor. Kadınlardan ücret talep edilmesi durumunu değiştirmek istiyoruz" diye ekliyor Shaikh.

Toplu çiş eylemi tehdidi

Aktivistler taleplerini yetkililere ulaştırdıklarında başlarda dirençle karşılaşmışlar.
"Bize 'Bunlara zaman harcamayız' dediler" diye anlatıyor Shaikh, "Ama kadın eylemciler olarak yetkililerin ofislerinin önünde toplu çiş eylemi yapmakla tehdit edince bizi ciddiye aldılar."
Shaikh şehirdeki tuvaletlerin yetersizliğinden yakınıyor: "Mumbai'de bir klozeti günde 700-1200 kişi kullanıyor. Biz kentin her yerinde binlerce tuvalet istiyoruz."
Mumbai belediyesi 2015-16 döneminde kadın tuvaletleri için 800 bin dolar harcayacağını açıkladı.
Mümtaz Shaikh'e göre bu sadece erkek bakışından kaynaklanan bir sorun değil. "Hindistan'da kadınlar hiçbir ihtiyaçları, talepleri olamayacağı inancıyla yetiştiriliyor. Değişim ancak zihniyet değişirse gelecek."
"Çiş yapma hakkı" kampanyasına, ülkedeki 35 hükümet dışı kuruluş da katılıyor.

2015'te cinsiyet eşitliği için mücadele eden 10 erkek

cinsiyet eşitliğine bayraktarlık eden 10 erkek. Listede bir Türk de var:

Ali Erkazan Türk aktör

Şubat ayında 20 yaşındaki Özgecan Aslan'ın katledilmesi sonrası protestogösterilerine öncülük eden Türk aktör
Özgecan Aslan'ın ona tecavüz etmeye çalışan bir minibüs şöförünce öldürülmesinin ardından Türk erkekler bu cinayeti sosyal medyada ve sokaklarda mini etek giyerek protesto etti. Ali Erkazan da onlara katıldı.
Erkazan, "Mini etek giyen bir kadının tecavüzü hakettiği düşüncesi, hastalıklı bir düşüncedir" dedi.

Justin Trudeau   Kanada'nın yeni başbakanı

Kanada'nın 23. başbakanı kendisini, "feministliğinden gurur duyan" bir kişi olarak nitelendiriyor.
Justin Trudeau'nun kabinesinde Kanada tarihinde ilk kez kadın ve erkek bakan sayıları eşit (15).
Trudeau, "Sizce bu neden önemli?", "Çünkü 2015'teyiz" yanıtını verdi.

Ryan Gosling Amerikalı aktör

Filmlerde kadın ve erkeklerin cinsellik tasvirlerine farklı ratingler verilmesine tepki gösteren Amerikalı aktör
Ryan Gosling, kadının erkeğe oral seks yaptığı filmlerin sinemalarda gösterilme şansını artıran ABD'deki rating sistemini eleştirdi.
Gosling bu zihniyetin Amerikan kültürünün şiddete, tecavüze, işkenceye ve barbarlığa karşı duyarsızlaştırdığını söyledi.

Aziz Ansari  Amerikalı aktör ve komedyen

Hindistan asıllı Amerikalı aktör ve komedyen
Aziz Ansari geçen yıl New York'un ünlü konser salonu Madison Square Garden'daki bir gösterisinde cinsiyet ayrımcılığına değinmişti.
Ansari, ABD'nin ünlü talk show sunucusu David Letterman'ın programında eğlence sektöründe kadınlara ve erkeklere eşit ücret ödenmesini talep etmişti.

Saad Mohseni Afghan medya patronu

Afghan medya patronu
Saad Mohseni'nin şirketinde, çalışanların yüzde 40'ı kadın.
Bu kadınların bazıları ölüm tehditleri alıyor.
Tehdit edilen kadınların kimileri bir Hint pembe dizisinde başları açık boy gösteriyor, kimileri bir şovda erkeklerle yarışıyor, kimileri telefonda izleyicilerle sohbet ediyor.

Vikas Bahl  Yönetmen

2012'de Delhi'de bir çetenin otobüste genç bir öğrenciyi tecavüz sonrası öldürmesine tepki olarak viral olan bir video yapan yönetmen
Vikas Bahl'ın çektiği videoda, ilk görünüşte pek iyi bir izlenim bırakmayan erkekler, otomobili bozulunca yolda kalan bir kadını evine bırakıyor. Videoda kadınların, "erkeklerin onlara zarar vermeyeceği" beklentisinin gerçek olması gerektiği mesajı veriliyor.
Bahl, "Bugünkününtamn aksine, güvensizliğin ve korkunun hareketlere ve kararlara hükmetmediği bir ütopyayı hayata geçirmek istiyorum" demişti.

Liang Xiaojun  Avukat

"Çin ölüm cezasına karşı" adlı kampanyanın kurucusu ve Çin'in insan hakları alanında öncü avukatı
Liang Xiaojun, protesto hareketi "Erkeklerin Tuvaletlerini İşgal Eden Yağmacı Gelinler"adlı protesto hareketinin beş liderini savunmuştu.
Hareketin liderlerinin Nisan ayında gözaltına alınmarının ardından Çin'de Temmuz ayında bu kez çok sayıda avukat gözaltına alınmıştı.

Vittorio Colao  CEO

Cinsiyet ayrımcılığı ile mücadeleyi amaçlayan He For She (Kadın için Erkek) adlı kampanyaya bayraktarlık eden Vodafone şirketinin İtalyan CEO'su
Vittorio Colao, dünyanın en büyük ikinci cep telefonu şirketi Vadofone'un üst düzey yönetiminde cinsiyet eşitliğini temel politikası olarak belirledi.
Colao ayrıca 2020'ye kadar mülteci kamplarında yaşayan 3 milyon kızın teknoloji yardımı ile uzaktan eğitilmelerini öngören projeyi başlattı.

Michael Kaufman  Akedemisyen

1991'de Montreal Üniversitesi'nde 14 kız öğrencinin vurulması sonrası erkek şiddeti ile mücadele için "Beyaz Kurdele" kampanyasını başlatan Kanadalı akedemisyen
Kadına şiddet konusunda 'Ataerkil güç, ayrıcalık hissi, erkek gücü tezatı, ruhani baskı, düdüklü tencere etkisi ve erillik, geçmiş deneyimler' terimlerinin oynadığı rolü ortaya koydu.

Stanley Nhlangothi  Afrikalı girişimci

Güney Afrikalı girişimci, yaşlılara ve hastalara evde yardımcı olan gönüllülerden oluşan bir sivil toplum örgütünü 1996'da kurmuştu.
Merkez aile içi şiddet mağduru kadınları korumak için çalışıyor. Nhlangothi, "Aklımın ucundan bile geçmezdi ama kadınlarla birlikte çalışmayı öğrendim. Olaylara bakış açılarını, nasıl düşündüklerini görebiliyorum ve artık dünya görüşlerini anlayabiliyorum" diyor.

Ülkemiz'de kadınlar boşanmak için ölüyor

Türkiye'de gündemden bir türlü düşmeyen kadın cinayetleri, uluslararası bir belgesel filme konu oldu.

İngiliz yönetmen Chloe Fairweather tarafından çekilen "Dying to Divorce" (Ölümüne Boşanmak) isimli film Türkiye'de kadına karşı şiddet ve cinayetlerin kurbanlarının yanı sıra buna karşı mücadele eden kadın hareketini de yakından takip ediyor.
 İngiliz yönetmen Fairweather, kadına karşı şiddet ve cinayetlerin küresel bir sorun olduğunu söylüyor.
Ancak İngiliz yönetmene göre Türkiye'de diğer ülkelere kıyasla baş gösteren bazı farklılıklar var:
"Genel anlamda dünyanın her yerinde mesele aynı. Bir insanın diğeri üzerinde kontrol sahibi olmasıyla ilgili bir durum bu. Türkiye'de ise yasalardaki boşluklar nedeniyle diğer ülkelerde pek de görülmeyen, şiddeti destekleyen bir kültür var" diyor.

Boşanma utanç ve namus sorunu

Türkiye'de kentli ya da taşralı farklı sosyal gruplardan kadınların eşlerinden boşanmaya ya da ayrılmaya çalıştıklarında hayatlarının tehlikeye girdiğini anlatan Fairweather, "Beni çarpan şu oldu: Eğer bir kadın boşanmak isterse hayatı tehlikeye girebiliyor. Türkiye'de boşanma bir utanç ve namus sorunu" dedi.
Fairweather İstanbul merkezli Fuller Project for International Reporting isimli kuruluşun projesi çerçevesinde, Türkiye'deki yapımcılarla birlikte çalışıyor.
Kaynaklarını internet üzerinden bağış yoluyla yaratmaya çalışan ekibin hedefi ise belgesel aracılığıyla Türkiye'de kadın cinayetleri konusunu uluslararası platforma taşımak.
"Bu mesele sadece Türkiye ile sınırlı değil. Ancak Türkiye'de kadına karşı şiddet ve cinayetler konusunda mücadele eden ve yasaları değiştirmek isteyen dinamik bir kadın hareketi de var. Kurbanların ve aktivistlerin cesaretleri bence ilham verici" diyor Fairweather.
İngiliz yönetmen Türkiye'de Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'ylaortaklaşa çalışıyor.
Platformun gönüllü avukatlarından İpek Bozkurt, Türkiye'de kadın cinayetlerinin sayısının ve vahşetinin artmasından sonra avukat olarak sosyal sorumluluk hissettiğini anlatıyor.
Bozkurt, kadın cinayetlerinin son yıllarda tırmandığı ve bu tırmanışta iktidarın politikalarının da önemli rolü olduğu görüşünde.
"Biz 12 yıldır hep aynı iktidar tarafından yönetiliyoruz. Devlet adamlarının kadınlar sokağa çıkmasın, börek açsın, kadın-erkek eşit değildir türünden toplumsal eşitsizliğin ciddi bir biçimde altını kazan beyan ve uygulamaları var" diyor Bozkurt.
İpek  Bozkurt'a göre "Kadın artık kendi hayatını eline almak, çalışmak, tek başına yaşamak istiyor. Ezber bozan kadına karşı toplumda bir intikam duygusu gelişiyor."
Değişen toplumsal dinamiklerin yargıçlar tarafından iyi algılanmadığını savunuyor Bozkurt:
"Aslında Türk Ceza Yasası öldürme ve yaralamaya büyük cezalar getirir. Ama söz konusu aile içi şiddet ya da cinayet olunca yargıçlar eski kafayla ve erkek aklıyla yasayı uyguluyor."

Kadın cinayetleri politiktir

Türkiye'de kadın cinayetleri konusunda şeffaf istatistikler yok.
Kadın örgütleri yerel basın, kurbanların aileleri ve diğer örgütlerin dayanışması sayesinde yaklaşık bir sayı elde edebiliyor.
İnternette şiddetten ölen kadınlar için hazırlanan dijital anıt sayaca göre Türkiye'de 2015'te 251, 2014'te ise 286 kadın yaşamını yitirdi.
Bozkurt kadın cinayetlerinin ayrı bir kategori olarak devlet tarafından kaydının tutulması gerektiği kanısında.
"Türkiye'de kadın cinayetleri politiktir. Çünkü devlet yaşam hakkını korumak için önleyici tedbirler almalı, kadın öldürülünce kimin ve neden öldürüldüğünü saptamalı ve cezasız bırakmamalı. Eğer tahrik indirimi uygularsa cezasızlığı büyütür" diyor Bozkurt.
Bozkurt'u derinden etkileyen olayların başında eşinin şiddetinden kaçan kadınların bir süre sonra yorulup ölüme teslim olması geliyor.
"Durmaksızın kaçıyorlar, ev, şehir değiştiriyorlar, aileye, devlete sığınıyorlar ama adam yine peşlerini bırakmıyor. Sonunda kaçmaktan yorulup öldürsün de kurtulayım diyorlar. İşte en acıklısı bu" diye anlatıyor Bozkurt.
Belgeselin 1 saatlik uzun versiyonu festivaller ve uluslararası platformlarda seneye gösterime sunulacak. Filmin fragmanına bu linkten ulaşabilirsiniz.

Durmaksızın kaçıyorlar, ev, şehir değiştiriyorlar, aileye, devlete sığınıyorlar. Sonunda kaçmaktan yorulup öldürsün de kurtulayım diyorlar
Avukat İpek Bozkurt

please :)   G + 1 Recommend this on Google

Yorumlar