Kayıtlar

iman etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İnsan; tek kelimeyle MUCİZEDİR !

Resim
Vücûd Yapısı ve İklim Şartları Eshâb-ı kirâmın inanışları hep aynı idi. Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açıkca bildirilmiş işleri yapmakda da, birbirlerine uygun idiler. Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açık bildirilmemiş birşeye inanmağı dînimiz emir etmemiştir.  Fen bilgilerinin çoğu böyledir. Bunlardan akla uygun olanlara inanılır. Açıkca emir veya yasak edilmemiş işler ise, böyle değildir. Böyle işleri yapıp yapmamakda, açıkca bildirilenlere benzetilmelerini, Allahü teâlâ, derin âlimlere emr etmekdedir. Bu benzetmeyi yapabilecek derin âlimlere “Müctehid” denir. Bu benzetmek işine, “İctihâd” denir.  Bir müctehidin ictihâd ederek elde etdiği bilgilerin hepsine, o müctehidin “Mezheb”i denir. Eshâb-ı kirâmın hepsi derin âlim, birer müctehid idiler. İslâmiyyet bilgilerinde, siyâset, idârecilik ve zamanlarının fen bilgilerinde ve tesavvuf ma’rifetlerinde birer deryâ idiler. Bu bilgilerinin hepsini, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” mubârek cemâlini görmekle...

İnsan; tek kelimeyle MUCİZEDİR !

Resim
Vücûd Yapısı ve İklim Şartları Eshâb-ı kirâmın inanışları hep aynı idi. Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açıkca bildirilmiş işleri yapmakda da, birbirlerine uygun idiler. Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açık bildirilmemiş birşeye inanmağı dînimiz emir etmemiştir.  Fen bilgilerinin çoğu böyledir. Bunlardan akla uygun olanlara inanılır. Açıkca emir veya yasak edilmemiş işler ise, böyle değildir. Böyle işleri yapıp yapmamakda, açıkca bildirilenlere benzetilmelerini, Allahü teâlâ, derin âlimlere emr etmekdedir. Bu benzetmeyi yapabilecek derin âlimlere “Müctehid” denir. Bu benzetmek işine, “İctihâd” denir.  Bir müctehidin ictihâd ederek elde etdiği bilgilerin hepsine, o müctehidin “Mezheb”i denir. Eshâb-ı kirâmın hepsi derin âlim, birer müctehid idiler. İslâmiyyet bilgilerinde, siyâset, idârecilik ve zamanlarının fen bilgilerinde ve tesavvuf ma’rifetlerinde birer deryâ idiler. Bu bilgilerinin hepsini,

TASAVVUF NEDİR, NE DEĞİLDİR?

Resim
şerîat, tarîkat, hakîkat ve mârifet İslâmʼın hedeflediği  “kâmil insan”  olabilmek için dînî hayatı; madde ve mânâ bütünlüğü, zâhir ve bâtın derinliği, akıl ve kalp âhengi, şekil ve ruh beraberliği içinde kavrayıp, yaşamak îcâb eder. Gerçek tasavvuf, İslâmʼın zâhirine ilâveten, bâtın plânında da kavranıp yaşanması gayretinden ibarettir. Bu ise meşhur tâbiriyle;  “şerîat, tarîkat, hakîkat ve mârifet”  bütünlüğü içerisinde İslâmʼı idrâk etmeyi gerekli kılar. Buna tipik bir misal olması kabîlinden ifâde edelim ki; Şerîatte , doyduktan sonra yemek israftır. Tarîkatte  ise doyuncaya kadar yemek israftır. Hakîkatte , kifâyet miktarını, Allâh’ın huzûrundan gâfil olarak yemek israftır. Mârifette  de bütün bunlara ilâveten, nîmetlerdeki ilâhî kudret veesmâ tecellîlerini tefekkür etmeden yemek israftır. Zira yaratılmış her varlık, Yaratıcıʼsının sonsuz kudret ve azametine birer delil mâhiyetindedir. Büyük velîlerden  Şâh-ı Nakşibend Hazretleri , çoğu zaman yemek...

TASAVVUF NEDİR, NE DEĞİLDİR?

Resim
şerîat, tarîkat, hakîkat ve mârifet İslâmʼın hedeflediği  “kâmil insan”  olabilmek için dînî hayatı; madde ve mânâ bütünlüğü, zâhir ve bâtın derinliği, akıl ve kalp âhengi, şekil ve ruh beraberliği içinde kavrayıp, yaşamak îcâb eder. Gerçek tasavvuf, İslâmʼın zâhirine ilâveten, bâtın plânında da kavranıp yaşanması gayretinden ibarettir. Bu ise meşhur tâbiriyle;  “şerîat, tarîkat, hakîkat ve mârifet”  bütünlüğü içerisinde İslâmʼı idrâk etmeyi gerekli kılar. Buna tipik bir misal olması kabîlinden ifâde edelim ki; Şerîatte , doyduktan sonra yemek israftır. Tarîkatte  ise doyuncaya kadar yemek israftır. Hakîkatte , kifâyet miktarını, Allâh’ın huzûrundan gâfil olarak yemek israftır. Mârifette  de bütün bunlara ilâveten, nîmetlerdeki ilâhî kudret veesmâ tecellîlerini tefekkür etmeden yemek israftır. Zira yaratılmış her varlık, Yaratıcıʼsının sonsuz kudret ve azametine birer delil mâhiyetindedir.

Güzelce abdest alan günahlarından sıyrılmış olur.

Resim
Bir gün, Hz. Osman abdest alıyor.  Abdest bitiyor, kurulanıyor, gülmeye  başlıyor.  Yanındakiler "hayırdır inşaAllah"  diyorlar. Hz. Osman onlara soruyor: Ne için güldüğümü niye  sormuyorsunuz? Yanındakiler de soruyorlar:  Efendim affedersiniz, niye  gülüyorsunuz? Hz. Osman anlatıyor: Bir gün, benim şu abdest aldığım yerde Rasulullah efendimiz (s allallahu aleyhi ve sellem)  abdest  alıyordu.  Biz de oradaydık.  Rasulullah  (s allallahu aleyhi ve sellem) abdestini aldı, gülmeye başladı. Sonra, "Neden güldüğümü, niye  sormuyorsunuz?"  buyurduğu hatırıma geldi. Peki efendim, ne oldu? Biz de, "Ya Rasulullah, niye güldünüz?" diye sorduk. Cevaben buyurdu ki: Bir müminin abdestte, yüzünü yıkarken, bütün küçük günahlarının, suyla beraber aktığını görüyorum. Elini yıkarken, başına mesh ederken, ayaklarını yıkarken, bütün günahlarının döküldüğünü görüyorum. Ümmetim kurtuluyor diye sevini...

Güzelce abdest alan günahlarından sıyrılmış olur.

Resim
Bir gün, Hz. Osman abdest alıyor.  Abdest bitiyor, kurulanıyor, gülmeye  başlıyor.  Yanındakiler "hayırdır inşaAllah"  diyorlar. Hz. Osman onlara soruyor: Ne için güldüğümü niye  sormuyorsunuz? Yanındakiler de soruyorlar:  Efendim affedersiniz, niye  gülüyorsunuz? Hz. Osman anlatıyor: Bir gün, benim şu abdest aldığım yerde Rasulullah efendimiz (s allallahu aleyhi ve sellem)  abdest  alıyordu.  Biz de oradaydık.  Rasulullah  (s allallahu aleyhi ve sellem) abdestini aldı, gülmeye başladı. Sonra, "Neden güldüğümü, niye  sormuyorsunuz?"  buyurduğu hatırıma geldi. Peki efendim, ne oldu? Biz de, "Ya Rasulullah, niye güldünüz?" diye sorduk. Cevaben buyurdu ki: Bir müminin abdestte, yüzünü yıkarken, bütün küçük günahlarının, suyla beraber aktığını görüyorum. Elini yıkarken, başına mesh ederken, ayaklarını yıkarken, bütün günahlarının döküldüğünü görüyorum....

Hangi iman daha güzeldir?

Resim
Rasulullah ( sallallahu aleyhi ve sellem ) Ashab-ı Kiram'a ''Hangi iman daha güzeldir?" diye sordu.  Onlar, ''Meleklerin îmanı'' diye cevap verdiler.  O, "Onlar melekût alemini gördükleri halde onların imanında şaşılacak ne var?'' buyurdu. Sahabe-i kiram "Öyleyse peygamberlerin imanıdır" dediler.  O, "Onlar Allah'ın hitabını işitiyorlar bunda şaşacak ne var?" buyurdu.  Bunun üzerine onlar, "Bizim imanımız" dediler. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) "Siz  beni ve mucizeleri gördünüz, sizin imanınızda şaşacak ne var?" buyurdu. Bunun üzerine sahabe-i kiram, "Ya Rasulullah, hangi iman daha g ü zeldir?" diye sordular. R asulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) " Benden sonra gelecek olan ve beyaz bir kağıt üzerindeki satırlara iman edecek olanların imanıdır." buyurdu. Ebû Said'l-hudri (r.a) şöyle anlattı:  Bir adam Rasulullah'a  (sallallahu aleyhi ve sellem) " Ya ...

Kameri ayların dördüncüsü : Rebiülahir

Resim
Hayırlı ömür, düşmana galebe ve kötü ölümden muhafaza için içinde bulunduğumuz Rebiülahir ayında sabah-akşam üçer kere şu dua okunmalıdır: سُبْحَانَ اللهِ مِلاْءَ الْمِيزَانِ وَمُنْتَهَى الْعِلْمِ وَمَبْلَغَ الرِّضَى وَزِنَةَ الْعَرْشِ Sübhanellahi mil’el- mizan. Ve müntehe’l-ilmi ve mebleğa’r-riza ve zinete’l-arş. Anlamı: Allah’ı, mizanı dolusunca, ilmi nihayetince, rızası büyüklüğünce ve arşın ağırlığınca tesbih ederim. Bu dua, diğer günlerde de okunur. Ömrün uzun ve mes’ud olmasına, imanla ölmeye, kabir azabından kurtulmaya, sırat köprüsünden geçmeye ve Cennete vasıl olmaya vesile olur, inşaAllahu Rahman. (Dua ve ibadetler, Fazilet Neşriyat) www.tahirhakyolunda.blogspot.com

Kameri ayların dördüncüsü : Rebiülahir

Resim
Hayırlı ömür, düşmana galebe ve kötü ölümden muhafaza için içinde bulunduğumuz Rebiülahir ayında sabah-akşam üçer kere şu dua okunmalıdır: سُبْحَانَ اللهِ مِلاْءَ الْمِيزَانِ وَمُنْتَهَى الْعِلْمِ وَمَبْلَغَ الرِّضَى وَزِنَةَ الْعَرْشِ Sübhanellahi mil’el- mizan. Ve müntehe’l-ilmi ve mebleğa’r-riza ve zinete’l-arş. Anlamı: Allah’ı, mizanı dolusunca, ilmi nihayetince, rızası büyüklüğünce ve arşın ağırlığınca tesbih ederim. Bu dua, diğer günlerde de okunur. Ömrün uzun ve mes’ud olmasına, imanla ölmeye, kabir azabından kurtulmaya, sırat köprüsünden geçmeye ve Cennete vasıl olmaya vesile olur, inşaAllahu Rahman. (Dua ve ibadetler, Fazilet Neşriyat) www.tahirhakyolunda.blogspot.com

Bir İmparatorluğun Doğuşu OSMANLI KUDRETİ

Resim
OSMANLI KUDRETİNİN DOĞUŞU OSMANLI   1389-1451 A nadolu Türklüğünü yeniden birliğe kavuşturan, yayılmasını ve güçlenmesini sağlayan Osmanlı hânedânının ortaya çıkışı meselesi, Batı Anadolu’nun Uç bölgesinde yeni bir Türkiye’nin doğuşu ile sıkı sıkıya bağlıdır. Osmanlı hânedânının mensup bulunduğu Oğuzların sağ kolu olan Günhan kolunun Kayı boyu, dokuzuncu milâdî asırdan îtibâren Selçuklularla beraber Ceyhun Nehrini geçerek İran’a geldi. Rivâyetlere göre Horasan’da Merv ve Mahan tarafına yerleşen Kayılar Moğolların tecâvüzleri üzerine yerlerini bırakarak Âzerbaycan’a ve Doğu Anadolu’ya göç ettiler.  Bir rivâyete göre Ahlat’a yerleşen Kayılar oradan Erzurum ve Erzincan’a daha sonra Amasya’ya gelerek oradan Haleb taraflarına göç ettiler. Bir kısmı Caber Kalesi civarında kalırken diğer bir kısmı Çukurova’ya gitti. Çukurova’ya gelenler, daha sonra Erzurum civarında Sürmeliçukur’a vardılar. Aralarında çıkan ihtilaf üzerine bir kısmı asıl yurtlarına dönerken, Ertuğrul ile kardeşi Dünd...
WhatsApp Logo WhatsApp
İletişim
Vedat Bilik