Kayıtlar

musluman etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

TASAVVUF NEDİR, NE DEĞİLDİR?

Resim
şerîat, tarîkat, hakîkat ve mârifet İslâmʼın hedeflediği  “kâmil insan”  olabilmek için dînî hayatı; madde ve mânâ bütünlüğü, zâhir ve bâtın derinliği, akıl ve kalp âhengi, şekil ve ruh beraberliği içinde kavrayıp, yaşamak îcâb eder. Gerçek tasavvuf, İslâmʼın zâhirine ilâveten, bâtın plânında da kavranıp yaşanması gayretinden ibarettir. Bu ise meşhur tâbiriyle;  “şerîat, tarîkat, hakîkat ve mârifet”  bütünlüğü içerisinde İslâmʼı idrâk etmeyi gerekli kılar. Buna tipik bir misal olması kabîlinden ifâde edelim ki; Şerîatte , doyduktan sonra yemek israftır. Tarîkatte  ise doyuncaya kadar yemek israftır. Hakîkatte , kifâyet miktarını, Allâh’ın huzûrundan gâfil olarak yemek israftır. Mârifette  de bütün bunlara ilâveten, nîmetlerdeki ilâhî kudret veesmâ tecellîlerini tefekkür etmeden yemek israftır. Zira yaratılmış her varlık, Yaratıcıʼsının sonsuz kudret ve azametine birer delil mâhiyetindedir. Büyük velîlerden  Şâh-ı Nakşibend Hazretleri , çoğu zaman yemek...

TASAVVUF NEDİR, NE DEĞİLDİR?

Resim
şerîat, tarîkat, hakîkat ve mârifet İslâmʼın hedeflediği  “kâmil insan”  olabilmek için dînî hayatı; madde ve mânâ bütünlüğü, zâhir ve bâtın derinliği, akıl ve kalp âhengi, şekil ve ruh beraberliği içinde kavrayıp, yaşamak îcâb eder. Gerçek tasavvuf, İslâmʼın zâhirine ilâveten, bâtın plânında da kavranıp yaşanması gayretinden ibarettir. Bu ise meşhur tâbiriyle;  “şerîat, tarîkat, hakîkat ve mârifet”  bütünlüğü içerisinde İslâmʼı idrâk etmeyi gerekli kılar. Buna tipik bir misal olması kabîlinden ifâde edelim ki; Şerîatte , doyduktan sonra yemek israftır. Tarîkatte  ise doyuncaya kadar yemek israftır. Hakîkatte , kifâyet miktarını, Allâh’ın huzûrundan gâfil olarak yemek israftır. Mârifette  de bütün bunlara ilâveten, nîmetlerdeki ilâhî kudret veesmâ tecellîlerini tefekkür etmeden yemek israftır. Zira yaratılmış her varlık, Yaratıcıʼsının sonsuz kudret ve azametine birer delil mâhiyetindedir.

DÜNYA METÂININ HAYIRLISI SÂLİHA HANIMDIR

Resim
Resûlullâh Efendimiz ( sallallahu aleyhi ve sellem )  şöyle buyurmuş: "Hangi kadın kocasının yüzüne tebessüm eder ve yaptığı iyiliğe teşekkür ederse kıyâmet gününde Allâhü Teâlâ da o kadına rahmetiyle muâmele eder." "Hangi kadın kocasına bir kere su verse bir köle azad etmiş gibi sevap alır. Allâhü Teâlâ onu cennete girmeden önce Kevser'den yetmiş defa içirir, ona cennet elbiselerinden giydirir." "Hangi kadın kocasının önüne sofra getirirse Allâh ona bir senelik ibâdet sevabı yazar." "Hangi kadın kocasının elbisesini yıkarsa Allâh ona altmış şehîd sevâbı verir ve kabrinden bütün günahları bağışlanmış olarak kalkar. Hangi kadın kocası için bir kap yemek pişirirse Allâhü Teâlâ da ona cehennemi haram kılar." "Hangi kadın kocası için ekmek pişirirse kıyâmet gününün şiddeti ona dokunmaz, sırât üzerinden çakan şimşek gibi geçer. Hangi kadının kocası kendisinden razı olursa Allâhü Teâlâ da razı olur ve hesapsız olarak cennete koyar." ...

DÜNYA METÂININ HAYIRLISI SÂLİHA HANIMDIR

Resim
Resûlullâh Efendimiz ( sallallahu aleyhi ve sellem )  şöyle buyurmuş: "Hangi kadın kocasının yüzüne tebessüm eder ve yaptığı iyiliğe teşekkür ederse kıyâmet gününde Allâhü Teâlâ da o kadına rahmetiyle muâmele eder." "Hangi kadın kocasına bir kere su verse bir köle azad etmiş gibi sevap alır. Allâhü Teâlâ onu cennete girmeden önce Kevser'den yetmiş defa içirir, ona cennet elbiselerinden giydirir." "Hangi kadın kocasının önüne sofra getirirse Allâh ona bir senelik ibâdet sevabı yazar." "Hangi kadın kocasının elbisesini yıkarsa Allâh ona altmış şehîd sevâbı verir ve kabrinden bütün günahları bağışlanmış olarak kalkar. Hangi kadın kocası için bir kap yemek pişirirse Allâhü Teâlâ da ona cehennemi haram kılar." "Hangi kadın kocası için ekmek pişirirse kıyâmet gününün şiddeti ona dokunmaz, sırât üzerinden çakan şimşek gibi geçer. Hangi kadının kocası kendisinden razı olursa Allâhü Teâlâ da razı olur ve hesapsız olarak cenn...

Cahillerin Dinde Söz Sahibi Olması

Resim
Müslümanlar uyanık olmalı Kıyâmet alâmetlerinin, şimdi çoğu çıkmış, her yere yayılmıştır. Cahillerin çoğalmas ı , ilim adamların ın  azalması,  cahillerin dinde söz sâhibi olup herkese yanlış yol göstermesi  bu  alâmetlerdendir .  Bunun için   Müslümanlar uyanık olmalıdır. Her söze güvenmemelidir. Hutbelerde, kitaplarda ve gazetelerde, “Ehl-i Sünnet” âlimlerini ve bunların kitaplarını bildirmeyip, âyet-i kerîmelerden ve hadîs-i şerîflerden, kendi kafalarına göre ma’nâ çıkaranlara inanmamalıdır.   Mezhebsizler, yâ bid’at sahibi sapıktır, yâhud kâfirdir. Bunların her ikisi de  her zaman din adamı kılığına girerek Müslümanları aldatmışlar, doğru yoldan çıkarmışlardır. Mezhebsizlerin bildirdikleri âyet-i kerîmelere ve hadîs-i şerîflere, ehl-i sünnet âlimlerinin nasıl ma’nâ verdiklerini aramalı, işin doğrusunu öğrenmelidir.  Bunun için güvenilen, fıkıh “İlm-i Hâl” kitaplarını okumalıdır. Ehl-i sünnet âlimleri, âyet-i kerîmeleri...

Çocuk Müslüman İsmi Josef bunun adı Dinlerarası Diyalog

Resim
Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü İngiltere’den gelen bir haber doğrusu bendenizi üzdü ve kaygılandırdı. İngiltere’de yaşayan Müslüman bir Türk ailesi… Namaz kılıyorlar, oldukça dindarlar… Bu aile, hangisi olduğunu söylemeyeyim din i bir cemaate mensup… Bundan birkaç sene önce bir erkek çocukları oluyor, hangi ismi verelim diye bir yere soruyorlar, istişare neticesinde çocukcağıza Josef (Joseph) ismi veriliyor. Bir Hristiyan ismi. Yadırgayanlara, Josef bizdeki Yusuf’un karşılığıdır, bunda bir sakınca yoktur cevabını veriyorlar. Müslüman Çocuğuna Josef İsmini Koymuşlar! Evet, onlar Josef derler, biz Müslümanlar Yusuf deriz. Onlar Abraham derler, biz İbrahim deriz. Onlar Jesus derler, biz İsa deriz. Onlar Moses derler, biz Musa deriz. İslam tarihinde, Müslüman bir ailenin çocuğuna Josef, Abraham, Jesus, Moses ismini verdiği görülmemiştir. Musevîliği veya Hristiyanlığı bırakıp Müslümanlığa geçen Batılılar isimlerini değiştirerek Müslüman isimleri alırken; Müslüman bir ailenin çocuğuna Josef ...

Osmanlı Padişah Anaları

Resim
Padisahlar ve yaptiklari evlilikler    nesli bozdu diyenlere verilecek cevap 1. Padişahlar “yabancı kadın” almadı, çünkü Osmanlılar’da “yabancı” demek “gayr-i Müslim (Müslüman olmayan) demektir. Yani “Müslüman” ol an her kadın ve erkek “yabancı” olmaktan çıkar, önceki dini ve milliyeti ne olursa olsun, memleketin ve devletin “asıl sahibi” haline gelir. 2. Padişah anaları, sadece kendi dönemlerini değil, çağları kuşatıp kucaklayan bir hayır anlayışının da öncüleridir. Bu alanda hem örnek, hem de önder olmuşlar, toplumu “yardımlaşma”ya teşvik etmişlerdir. 3. Her alanda ve her anlamda millete örnek/önder olabilmeleri için, padişah eşlerinin çok iyi bir eğitim sürecinden geçmeleri, son derece yeterli hale gelmeleri gerekiyordu: Bu da ancak saray içi eğitimle mümkündü. Haremde yıllar boyu her anlamda eğitiliyorlar, namus, iffet, dürüstlük vesaire alanlarda defalarca deneniyorlar, âdeta iğnenin deliğinden geçiriliyorlardı. Gizli ya da açık tüm sınavları yüzlerinin akıyla kazananlar ...

İslamiyet Her Devre Hitap Eder

Resim
 Elhamdulillahi rabbil alemin  İslamiyet Her Devre Hitap Eder Anam Babam sana feda olsun İctihad yapabilecek özellikler ve üstünlükler, ancak Eshâb-ı kirâmda ve sonra, ikiyüz sene içinde yetişen, ba’zı büyüklerde bulunabildi. Daha sonraları, fikirler, reyler dağılıp, bid’atler çıkıp yayıldı. Böyle üstün kimseler azala azala, dörtyüz sene sonra, bu şartları hâiz kimse, ya’nî mutlak müctehid olarak meşhûr olan görülmedi.  Hicret ten dörtyüz sene sonra, müctehide ihtiyâc da kalmadı. Çünkü, Allahü teâlâ ve Onun Resûlü Muhammed aleyhisselâm, kıyâmete kadar hayât şekillerinde ve fen vâsıtalarında yapılacak değişikliklerin, yeniliklerin hepsine şâmil olan ahkâmın hepsini bildirdiler. Müctehidler de, bunların hepsini anlayıp, açıkladılar.  Sonra gelen âlimler, bu ahkâmın, yeni hâdiselere nasıl tatbîk edileceklerini, tefsîr ve fıkh kitâblarında bildirirler. “ Müceddid ” denen bu âlimler kıyâmete kadar mevcûddur. Bunlar da ahkamın yeni hadiselere nasıl tatbik edileceğini bild...

İslamiyet Her Devre Hitap Eder

Resim
 Elhamdulillahi rabbil alemin  İslamiyet Her Devre Hitap Eder Anam Babam sana feda olsun İctihad yapabilecek özellikler ve üstünlükler, ancak Eshâb-ı kirâmda ve sonra, ikiyüz sene içinde yetişen, ba’zı büyüklerde bulunabildi. Daha sonraları, fikirler, reyler dağılıp, bid’atler çıkıp yayıldı. Böyle üstün kimseler azala azala, dörtyüz sene sonra, bu şartları hâiz kimse, ya’nî mutlak müctehid olarak meşhûr olan görülmedi.  Hicret ten dörtyüz sene sonra, müctehide ihtiyâc da kalmadı. Çünkü, Allahü teâlâ ve Onun Resûlü Muhammed aleyhisselâm, kıyâmete kadar hayât şekillerinde ve fen vâsıtalarında yapılacak değişikliklerin, yeniliklerin hepsine şâmil olan ahkâmın hepsini bildirdiler. Müctehidler de, bunların hepsini anlayıp, açıkladılar.  Sonra gelen âlimler, bu ahkâmın, yeni hâdiselere nasıl tatbîk edileceklerini, tefsîr ve fıkh kitâblarında bildirirler. “ Müceddid ” denen bu âlimler kıyâmete kadar mevcûddur. Bunlar da ahkamın yeni hadiselere nasıl tatbik edil...
WhatsApp Logo WhatsApp
İletişim
Vedat Bilik