Kayıtlar

saltanat etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Osmanlı Devleti’ni kötülemek

Resim
Osmanlıya yapılan iftiraların sebebi Yıllardır belli aralıklarla, Osmanlı Devleti’ni kötülemek, padişahlarını; hainlikle, zevk safa içinde olmakla, içki içmekle daha nice akıl almaz ithamlarla aşağılamak gelenek halini aldı. Osmanlı Devleti’nin kendi milletine ve diğer milletlere hizmeti, dünya barışını, huzuru, güveni sağlamaktaki katkıları ortadayken; Padişahların, yukarıda iddia edilen hususlarla uzaktan yakından ilgileri olmadığı tarihî bir gerçek iken bu rutin saldırıların sebebi neydi? Öğrencilik yıllarımdan beri hep bu sorunun cevabını aradım. Sonunda buldum. Sorunun cevabını zamanın Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel, Osmanlı’nın 700. Yıl Kutlamaları münasebetiyle 4-8 Ekim 1999 tarihleri arasında yapılan XIII. Türk Tarih Kongresinde veriyordu. Sayın Demirel yıllardır merak ettiğim sorunun cevabını özetle şöyle veriyordu: “Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Osmanlı kötülendi. Bunun bir sebebi vardı. Din kuralları ile idare edilen bir devletin yerine, Batı hukukunun esas alındı...

Veliahd Abdülmecid efendi, böyle bir Hilâfet’i seve seve kabul etti

Resim
Kesilen kafalar  ve  Saltanatın kaldırılması Vahideddin Han, mektepten Saltanat’a ve Hilâfete bağlılık yeminleri ederek mezun olan ve orduya katılan Refet Paşa’dan ettiği yemine sadakat beklemektedir, fakat bu beyhude bir bekleyiştir. Zir a Sultan’ın bileti 1 Kasım günü bir daha geriye dönülemeyecek bir biçimde kesilmiştir. Refet Paşa, ise sadece bir elçidir ve tebliği için oradadır. Ankara’dan kesin emir almıştır. Millî Mücadele’yi en başından beri destekleyen, besleyen hatta 2. İnönü Zaferi’nden sonra Anadolu’daki gazilere ulaştırmak üzere açılan yardım kampanyalarına hanedanın bütün üyeleri ile birlikte bir numaralı bağışçı sıfatıyla katılan, büyük zafer neticesinde Dolmabahçe Sarayı’nda kıldığı şükür namazına ve indirilen hatimlere rağmen Sultan Mehmed Vahideddin Han, değişen sosyal şartlar itibariyle Ankara’daki TBMM’de 1922’nin sonundan itibaren artık tüm kötülüklerin müsebbibi olarak görülüyor ve tahtında hatta memlekette bir dakika bile kalmaması noktasında konuşmalar ...

Osmanlılar Avrupa'nın Müslüman İmparatorları

Resim
BBC televizyonu, "Osmanlılar: Avrupa'nın Müslüman İmparatorları" adlı üç bölümlük bir dizi yayımlamaya başladı. Gazeteci Rageh Omaar tarafından sunulan belgeselde Osmanlı İmparatorluğu'nun Söğüt'te başlayıp üç kıtaya yayılan altı asırlık öyküsü ele alınıyor. Türkiye'nin yanı sıra Balkanlar'da, Yunanistan'da ve Orta Doğu'nun çeşitli ülkelerinde çekilen filmde Rageh Omaar, Osmanlı padişahlarının ekonomik, dini ve toplumsal örgütlenmeyi değişen zaman içinde nasıl yönettiğini ve Müslüman olmayan toplumlarla geliştirdikleri ilişkileri inceliyor. Rageh Omaar'ın ifadesiyle, ''Batı'nın tarihsel hafızasından büyük çapta silinmiş olan Osmanlı İmparatorluğu'nun öyküsü son zamanlarda yeniden büyük bir ilgi uyandırmaya başladı.'' Günümüzde Hristiyan Batı ile Müslüman Doğu arasında yaşanan gerginlik ve anlaşmazlıkların yüzyıllarca Osmanlılar tarafından da tecrübe edildiğini anlatan Rageh Omaar, generaller ve din adamları arasındaki de...

Ortadoğu'yu YAKAN Osmanlı İHANETİ

Resim
Mekke Emiri Şerif Hüseyin'in hayatı ve Osmanlı'ya ihaneti   Osmanlı'ya ihanet eden aileyi saran lanet çemberi Kimi İslam ülkelerindeki hareketlilikler uzmanların dilini sonunda çözmüş görünüyor. Yerlisi yabancısı aynı şeyi vurguluyor: Bu olaylar, Osmanlı'nın arkasında bıraktığı büyük boşluğun hâlâ doldurulamadığını gösteriyor. OSMANLI HAYALETİ Mİ KARŞIMIZA ÇIKIYOR Peki Osmanlı Devleti 90 küsur yıl önce tarih sahnesine veda etmemiş miydi? 21. yüzyılda hâlâ Osmanlı'nın tasfiyesinden nasıl söz edilebilir? Yoksa bir hayalet midir karşımıza ikide bir çıkan? Çağdaş Fransız filozofu Jacques Derrida'nın sözünü ettiği türden bir hayalet belki. Filmlerden biliyoruz: Cenazesi kurallara uygun defnedilmemişse ölünün ruhu vârislerine musallat olur. Ta ki usulüne uygun olarak defnedilinceye ve rahatsızlık duyduğu unsur ortadan kaldırılıncaya kadar. Osmanlı'nın hayaleti de benzer bir sıkıntı içerisinde olmalı ki, terk ettiği evin çeşitli odalarında sık sık karşımıza çıkmakt...

YAVUZ SULTAN SELiM Han ve ŞAH İSMAİL ibretlik hikaye

Resim
YAVUZ SULTAN SELiM Han ve  ŞAH İSMAİL’İN SATRANÇ OYUNU Yavuz Sultan Selim Han, şehzadeliğinde Trabzon valisiydi. Osmanlı Devletinin komşusu İran’daki Safevi hükümdarı Şah İsmail’in kendileri için büyük bir tehlike teşkil ettiği ni yakından anlamış ve bunu defalarca İstanbul’a bildirmişti. Bununla da kalmayıp, İran’ın durumunu ve şahı daha yakından görmek için kıyafet değiştirip, gezici bir derviş gibi gizlice ve tek başına, uzun ve meşakkatli bir yolculuktan sonra İran’ın başkenti Tebriz’e geldi. Şah İsmail, satranca pek meraklı ve oyunun namlı bir ustasıydı. Her gün birkaç parti saranç oynar ve sosyal durumuna bakmadan kim isterse tereddütsüz karşılaşırdı. O güne kadar kendisini mat eden çıkmamıştı. Tabii, şaha olan korkunun da bunda payı vardı. Yavuz da büyük bir satranç ustasıydı. Yollarda gelirken ve Tebriz’de geçirdiği günler içinde Safevi Devleti hakkında öğreneceklerini öğrendikten sonra sarayın yolunu tuttu. Oraya varınca Şah ile satranç oynamak istediğini söyledi. İçeriye ...
WhatsApp Logo WhatsApp
İletişim
Vedat Bilik